Kardeşler arasındaki doğum sırasının kişilik özelliklerine etkisi, psikoloji dünyasında uzun yıllardır tartışma konusu olmaya devam ediyor. Son araştırmalar, bu konudaki yaygın kanıların sanıldığı kadar güçlü bilimsel temellere dayanmadığını ortaya koyuyor.
ABD ve Almanya’da yapılan geniş çaplı çalışmalara göre doğum sırası kişilik özelliklerinde belirgin ve kalıcı bir fark yaratmıyor. Ancak bazı kültürel ve ailevi dinamikler, belirli rollerin oluşmasına zemin hazırlayabiliyor. Örneğin, özellikle bazı toplumlarda en büyük çocuklara yüklenen sorumluluklar, “en büyük kız sendromu” gibi kavramların ortaya çıkmasına neden oluyor.
Houston Üniversitesi’nden Psikoloji Profesörü Rodica Damian, geçmişte yapılan pek çok çalışmanın küçük örneklemlerle sınırlı kaldığını ve kişilik testlerinin öznel yanıtlarla şekillendiğini ifade etti. Damian’a göre ailedeki çocuk sayısı, sosyoekonomik koşullar ve kültürel normlar gibi unsurlar da doğum sırası kadar belirleyici olabiliyor.
Zeka Farkı Dikkat Çekiyor
Geniş veri analizlerinde, doğum sırasının zeka üzerinde küçük de olsa ölçülebilir bir etkisi olduğu tespit edildi. Çalışmalara göre ilk doğan çocuklar, sözel zekâ testlerinde kardeşlerine kıyasla genellikle daha yüksek puan alıyor. Uzmanlar bu durumu, ilk çocukların yetişkinlerle daha fazla etkileşime girerek kelime hazinesini geliştirmesine bağlıyor.
Leipzig Üniversitesi’nden Julia Rohrer ise doğum sırasının kişilik üzerindeki etkisinin genellenemeyeceğine dikkat çekiyor. Rohrer, bu tür kalıpların bireysel deneyimleri tanımlamak için faydalı olabileceğini ancak herkes için geçerli bir kural olmadığını belirtiyor.
Tek Çocuklar Sanıldığı Gibi Bencil Değil
Yalnız büyüyen çocukların daha bencil olduğu inancı da bilimsel olarak desteklenmiyor. Yeni bulgular, tek çocukların sosyal davranışlarının kardeşi olan çocuklardan belirgin şekilde farklı olmadığını ortaya koyuyor.
Kanadalı araştırmacılar Michael Ashton ve Kibeom Lee’nin 2025 yılında yayınladıkları geniş kapsamlı çalışmada, kardeş sayısının bazı karakter özelliklerini etkileyebileceği belirtildi. Buna göre çok çocuklu ailelerdeki ortanca ve en küçük çocuklar, dürüstlük ve uyumluluk ölçeklerinde büyük kardeşlere oranla biraz daha yüksek puan aldı. Ancak bu farklar, bilimsel ölçekte “küçük” düzeyde kaldı.
Bilim insanları, doğum sırasına dayalı klişe inanışların toplumda güçlü şekilde yerleşmiş olsa da, bireylerin gelişiminde her ailede farklı dinamiklerin etkili olabileceğinin altını çiziyor.
Özetle, doğum sırasının kişiliği şekillendirdiği fikri tek başına bir kural değil; bunun yerine, aile yapısı, kültür ve sosyal roller kişisel gelişimi daha fazla yönlendiriyor.