Real Madrid formasıyla uluslararası sahada başarıdan başarıya koşan milli futbolcumuz Arda Güler, The Players’ Tribune platformunda kaleme aldığı içten mektubuyla Türkiye’deki çocuklara seslendi. Mektubunda hem çocukluk anılarına hem de futbola uzanan zorlu yolculuğuna yer veren genç yıldız, hayat hikâyesiyle yeni nesil sporculara ilham olmayı hedefliyor.
Futbola Gençlerbirliği altyapısında başlayan, ardından Fenerbahçe ve milli takımdaki performansıyla dikkat çeken Arda Güler, kısa sürede Avrupa’nın en büyük kulüplerinden biri olan Real Madrid’e transfer olarak Türk futbol tarihinde özel bir yer edindi. Sporculuğunun yanı sıra mütevazılığıyla da takdir toplayan Güler, yayınladığı mektupla hem genç sporculara hem de Türkiye’deki tüm çocuklara umut dolu mesajlar verdi.
İşte Arda Güler’in The Players’ Tribune’de yayımlanan mektubundan öne çıkan satırlar:
“Güzel ülkemin bütün çocuklarına:
Size hikâyemi anlatmanın zamanı geldi. Bütün hikayemi.
Bir futbol ülkesi olarak geleceğimiz hakkında çok düşünüyorum. Yolculuğumun bazılarınıza ilham vereceğini ve Türkiye’deki kız ve erkek çocuklarına, her şeyin mümkün olabileceğini gösterebilmesini umuyorum.
Sadece birkaç sene önce ben de sizlerden biriydim.
Aslında komik… 12 yaşındayken, bir Playstation almaya kafayı takmıştım. Bunu ne kadar çok istediğimi anlayamazsınız. Babama her gün yalvardım. Tek istediğim FIFA 17’ydi.
Ben çocukken pek video oyunu oynamazdım, çünkü hep sokakta futbol oynuyordum. Ama bir gün arkadaşlarımdan birisi PS4 aldı ve içinde FIFA 17 vardı, o gün hayatımızın en güzel günlerinden biri gibiydi.
Alex Hunter ile kariyer modunu görünce – off. Çıldırdık.
Alex Hunter’ı hatırlıyor musunuz? Bazılarınız bunun için çok genç olabilir. FIFA 17’nin The Journey (Yolculuk) adında bir modu vardı. Bu modda Alex adında, kimsenin tanımadığı bir çocuk olarak başlayıp büyük kulüplerle anlaşma imzalamaya çalışıyordun. Eğer başarırsan, Cristiano Ronaldo gibi büyük yıldızlarla yan yana tünelden sahaya çıkıyordun.
Bizim için oyundan çok daha fazlasıydı bu, televizyon ekranında gördüğümüz rüyamızdı. O kadar çok bağlanmıştım ki. Arkadaşımın evinden ne zaman eve dönsem, babama PS4 için yalvarırdım.
“Çok uslu olacağım! Derslerime çok iyi çalışacağım!”
Mektubunda futboldan daha önemli olan değerlere de değinen Güler, aile bağlarının önemini özellikle vurguladı:
“Bunu unutmayın çocuklar: Futboldan daha önemli sadece iki şey vardır. Allah ve aile.
Özellikle Anne :-)”
Ayrıca Fenerbahçe ile Galatasaray arasındaki ezeli rekabete dair görüşlerini paylaşan Güler, şu ifadeleri kullandı:
“Galatasaray olmadan Fenerbahçe olmaz – Bu sonsuz bir rekabet ve bir o kadar da bitmeyen bir dostluk. Ama eğer Fenerbahçeli biriysen, Galatasaray’a dair her şeyin karşısında olursun. Bu böyledir.”
Mektubun dikkat çeken bir diğer bölümü ise Arda Güler’in Real Madrid Teknik Direktörü Carlo Ancelotti ve kulüp efsanesi Raúl ile yaşadığı unutulmaz anı oldu:
“İlk baştan beri Ancelotti, benim için bir baba gibi oldu. Ama komikti çünkü her konuda benimle şakalaşırdı ve ben hala dünyanın en büyük kulübünü kavramaya çalışan, gözlerini açmış bir çocuktum. Ne zaman ciddi olup olmadığını anlayamıyordum.
Bir gün Ancelotti dedi ki, ‘Raúl, Castilla’nın teknik direktörü. Eğer onu görürsen selam ver. Raúl’u tanıyorsun, değil mi?’
Tabii ki Raúl’ü tanıyorum. O kaptandı, Madrid tarihinin en fazla gol atan oyuncusu, yaşayan bir efsane.
Ertesi gün antrenmandan sonra, bir adam yanımıza geldi. Ancelotti dedi ki, ‘Arda, bu Raúl.’
Ama şöyle bir durum var ki, bu efsanelerden birini ilk kez canlı olarak gördüğünüzde, bu durum gerçek değilmiş gibi geliyor. Sahte gibi. Raúl, Real Madrid’de oynadığında dönemde onu izlemek için çok gençtim. Sadece YouTube’da görmüştüm.
Ancelotti gülümsedi ve kesin yine benimle dalga geçiyor, diye düşündüm.
”Hadi ama, efendim. Kusura bakmayın, ama bu Raúl olamaz.”
Ancelotti’nin gülmesini ve ”Aferin” falan demesini bekliyordum ama bana ciddi bir bakış atıp, ”Ne demek Raúl değil?” dedi. Sonra Raúl bana dönüp, ‘Ben Raúl González. Tanıştığımıza memnun oldum.’ dedi.
Ben de ‘Hayır, değilsiniz. Hadi ama.’ dedim.
Duyduklarına inanamadılar. Birkaç dakika böyle devam ettikten sonra Ancelotti, Toni Kroos’u çağırdı.
“Toni, bu Raúl mu?”
“Nasıl yani? Tabii ki.”
Hâlâ inanamadım. Bu büyük bir şaka. Beni kandıramayacaklardı.
Sonra Modrić’i çağırdı!
“Luka, bu Raúl mü?”
“Tabii ki, Raúl.”
O an korkmaya başladım.
Hatta Raúl bile bana bakıp, “Tabii ki Raúl.” dedi.
Telefonlarından Raúl’ün resimlerini göstermeye başladılar. Nihayet pes ettim ve dedim ki, “Tamam, özür dilerim. Gerçekten Raúl’sünüz. Tanıştığımıza memnun oldum, efendim.”
Herkes Türkiye’den gelen çocuğa gülüyordu. Hatta Ancelotti bile. Eve gidip aileme ne olduğunu anlatınca, bana bakıp, “Arda… Çok salaksın.” dediler Bu, Real Madrid’deki ilk haftamdı”