Independent tarafından yayınlanan bir araştırmanın sonuçları yiyeceklerin yapısının tokluk hissi üzerinde belirleyici bir rol oynadığını ortaya koydu. Modern beslenme alışkanlıkları ve özellikle ultra işlenmiş gıdalar, obezite ve metabolik hastalıkların artışında önemli bir etken olarak görülürken, bu gıdaların içeriğinin yanı sıra yapısal özelliklerinin de sağlık üzerinde etkili olduğu belirlendi.
Birleşik Krallık’ta Imperial College London ve Quadram Enstitüsü iş birliğiyle gerçekleştirilen çalışmada, sağlıklı yetişkinler üzerinde yiyeceklerin hücre yapısının sindirim ve tokluk hormonları üzerindeki etkisi incelendi. Katılımcılara nohut unundan hazırlanmış iki farklı lapa verildi; biri hücre yapısı bozulmuş, diğeri ise hücre yapısı korunmuş şekildeydi. Besin değerleri aynı olan bu iki lapanın vücut üzerindeki etkileri karşılaştırıldı.
Sonuçlar, hücre yapısı bozulmuş nohut lapasının daha hızlı sindirildiğini ve kan şekeri seviyelerinde daha yüksek artışa neden olduğunu gösterdi. Buna karşın, hücre yapısı bozulmamış lapada sindirim daha yavaş gerçekleşirken, tokluk hissini artıran GLP-1 ve PYY hormonlarının salınımı daha uzun sürdü. Katılımcılar ise bu gıdayı tükettikten sonra daha uzun süre açlık hissetmediklerini bildirdi.
Araştırma, yiyeceklerin fiziksel yapısının obezite ve tip 2 diyabet gibi kronik hastalıkların önlenmesinde önemli bir faktör olabileceğini vurguluyor. Uzmanlar, gıdaların işlenme biçimindeki değişikliklerin hem tokluk hissini destekleyebileceğini hem de metabolik sağlığı iyileştirebileceğini ifade ediyor.
Çalışmanın yazarlarından Gary Frost, bu bulguların halk sağlığı açısından umut verici olduğunu belirterek, yiyecek yapısının hastalıkların önlenmesinde kullanılabileceğini dile getirdi. Diğer yazar Mingzhu Cai ise GLP-1 hormonunun ilaçlarla artırılmasının yanında, vücudun doğal hormon üretimini desteklemenin de önemine dikkat çekti.
Bu çalışma, sağlıklı beslenme stratejilerinin geliştirilmesinde gıdaların yapısal özelliklerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini gösteriyor. Sağlıklı yiyecek seçimi ve işlenme yöntemlerinin metabolik hastalıklarla mücadelede etkili bir yaklaşım olabileceği öne çıkıyor.