Üsküdar Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Selim Şeker, güneş patlamalarına dikkati çekerek, “Bunlar güneş sistemimizde gözlenen, en şiddetli patlama olaylarıdır. Hiroşima’ya atılan bombanın yaklaşık 40 milyon katı bir enerjiye sahiptirler.” ifadelerini kullandı.
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Üsküdar Üniversitesinden Prof. Dr. Şeker, NASA’nın son 6 yılın en güçlü Güneş patlamasının gerçekleştiği açıklamasına işaret ederek, Güneş patlamalarını değerlendirdi.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Prof. Dr. Selim Şeker, Güneş’in kütlesinin yüzde 73’ünü hidrojen, yüzde 25’ini helyum, geri kalan kısmını ise diğer elementlerin oluşturduğunu belirterek, “Güneş’ten gelen ışık, hidrojen çekirdeklerinin birleşerek helyuma dönüşmesi ve bu dönem Güneş’te oluşan tepkimeler yani patlamalar sonucu hidrojen gazı helyum gazına dönüşür ve güneş patlamaları olur. Güneş’in enerjisi nükleer füzyon sonucu oluşur. Güneş’in çekirdeğinde biriken hidrojen atomları nükleer füzyon sonucu helyum atomuna dönüşür ve bu dönüşüm sonucunda ortaya çıkan enerji Güneş’in enerjisini oluşturur, ardından ısı ve ışık olarak Güneş sistemine yayılır.” değerlendirmesinde bulundu.
Patlamaların, Güneş’in Dünya’ya bakan tarafında meydana gelmesi halinde Dünya’nın bundan etkilenme ihtimalinin yüksek olduğunu kaydeden Şeker, normal koşullarda dünyanın manyetik alanının yüzeyi güneş fırtınalarına karşı koruduğunu aktardı.
Şeker, ancak şiddetli fırtınalar manyetik alana zarar verdiği ve enerji yüklü parçacıkların bu kalkandan geçmeyi başardığını belirterek, Güneş patlamalarının radyo iletişimini, elektrik şebekelerini, navigasyon sinyallerini etkileyebildiği ve uzay araçları ile astronotlar için risk oluşturabildiği bilgisini paylaştı.
Atom Bombasının Yaklaşık 40 Milyon Katı Enerjiye Sahip
Selim Şeker, enerji salınımı bakımından güneş yüzeyi üzerinde meydana gelen en şiddetli olaylardan birinin geçici enerji boşalmaları olarak tanımlanabilecek güneş patlamaları olduğunu anlatan, şunları kaydetti:
“Patlamalar, yerden yapılan görsel bölge gözlemlerinde güneş üzerinde parlak alanlar olarak, radyo bölgede yapılan gözlemlerde ise ani gürültü artışları (Radio Bursts) olarak gözlenirler. Yaşam süreleri birkaç dakika ile birkaç saat arasında değişir. Bunlar güneş sistemimizde gözlenen, en şiddetli patlama olaylarıdır. Hiroşima’ya atılan bombanın yaklaşık 40 milyon katı bir enerjiye sahiptirler. Çok güçlü magnetik alanların parçalanmaları ve yeniden birleşmeleri patlamaların oluşması için gerekli olan ilk enerji kaynağını oluşturur. Gamma ışınım, X-ışınım, görsel ışınım ve radyo ışınım gibi elektromagnetik spektrumun hemen hemen her dalga boyunda ışınımda bulunurlar.”
Prof. Dr. Selim Şeker, uzun mesafeler arasında kullanılan haberleşme sistemlerinin büyük çoğunluğunun radyo sinyallerini yansıtmak için iyonosferi kullandığını ifade etti.
Şeker, radyo haberleşmelerinin iyonosferde meydana gelen fırtınalardan bütün enlemlerde etkilendiğini kaydederek, böyle bir durumda radyo frekanslarının bir bölümünün iyonosferde soğurulmakta diğer bir bölümünün de yansıdığını aktardı.
Bunun sonucunda radyo sinyallerinin hiç beklenmedik doğrultularda yayıldığını veya şiddetlerinin hızlı bir biçimde bir azalıp bir arttığının dikkati çeken Şeker, “Bu olaylara neden olan güneş aktivitesinden en çok etkilenen gruplar; kıtalar arası radyo yayını yapan radyolar, kıyı ile haberleşen gemiler, havaalanları ile haberleşen uçaklar ve amatör radyocular ve uydu operatörleridir. Askeri erken uyarı sistemleri de güneş aktivitesinden etkileniyor. Uzun mesafeli füzelerin fırlatılıp yönlendirilmesinde kullanılan radarlarda da iyonosferden yararlanılmaktadır. Magnetik fırtınalar sırasında ortaya çıkan parazitten bu sistemler çok etkilenmektedir. Denizaltıların magnetik özelliklerini algılayarak bunların yerlerini belirleyen sistemler vardır. Denizaltılardan gelen bu sinyallerin algılanması de jeomagnetik fırtınalar sırasında bozulmaktadır.” açıklamasında bulundu.
GPS Sinyalleri Üzerinde Etkili
Selim Şeker, mevcut uluslararası sistemlerin radyo dalgalarının da güneş aktivitesinden etkilendiğini vurgulayarak, OMEGA haberleşme sisteminin dünyanın farklı bölgelerine yerleştirilmiş sekiz nakil istasyonunun olduğu bilgisini paylaştı.
Şeker, “Uçaklar ve gemiler konumlarının belirlenmesinde bu nakil istasyonlarından gelen çok alçak frekansları kullanmaktadır. Jeomagnetik fırtınalar ve güneş olayları sırasında bu haberleşme sistemi, bilgi alan araçlara yerlerini belirlemede önemli hatalara yol açabilecek yanlış bilgiler verebilmektedir. Güneş aktivitesi iyonosferin yoğunluğunda ani değişimlere yol açtığında zaman ve konum belirlenmesinde kullanılan GPS (Global Positionning System) sinyalleri de bundan etkilenmektedir.” ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Selim Şeker, Güneş aktivitesi sırasında artan jeomagnetik fırtınalar ve mor ötesi ışınımlar nedeniyle uyduların hareketinin yavaşlayabildiği ve zamanla yörüngelerinde istenmeyen yükseklik kayıplarına yol açabildiğini de anlattı.
Göçmen Kuşların Yön Bulma Yeteneklerini Etkiliyor
Güneşteki değişimlerin biyolojik sistemlerde bozulmalara yol açmasıyla ilgili belirtilerden birinin de göçmen kuşların göç sırasında yön bulma yeteneklerinin bozulmaya uğraması olduğunu söyleyen Prof. Dr. Selim Şeker,”Güvercinlerin, yunusların ve balinaların sinir sistemlerinde yuvalanmış küçük magnetik mineral birimlerinden oluşmuş doğal pusulaları vardır. Yön belirlemede kullandıkları yöntemlerin belki en esaslı olanı değildir ama yapılan birçok gözlemde göç eden güvercin gruplarından, geri dönüşler sırasında jeomagnetik fırtınaya yakalanmış olan gruplarda çok sayıda güvercinin geri dönmediği saptanmıştır.” değerlendirmesinde bulundu.